Doğu Akdeniz'de yar alan Kıbrıs adası, stratejik önemi nedeniyle geçmişte
olduğu gibi 21.yy'da sermeyenin odağı olmaya devam etmektedir.Bu nedenle adamız
üzerinde uluslararası sermaye ve yerli işbirlikçilerinin oynadığı oyunlar ve
yazdığı senaryolar Kıbrıs halkını savaş korkusu ile iç içe, ada üzerinde
yaşamaktan uzak bir yaşam sürmektedir.
Barışa susamış olan Kıbrıs Halkının bu hedefeine ulaşabilmesi için aktif
olarak mücadele etmesi adanın ve ada üzerinde yaşayan hem Kıbrıslı Türk ve hemde
Kıbrıslı rum halkının geleceği için önemlidir. Bunun için başta sendikalar olmak
üzere bütün kitle örgütlerinin her iki tarafta da halkı bu hedefe yönlendirmenin
yollarını bulmalıdır.
Son günlerde dünya medyasından izlediğimiz kadarıyla, küreselleşme salgının,
gelişmekte olan ülkeleri yoksulaştırdığı söylemiyle küreselleşme karşıtı
kitlelerden protesto sesleri yükselmektedir. Her ne kadar dünya medyası kapitalist
tekellerin elinde olsa da bu tepkiler evrensel bir boyuta ulaştığı için konu ile
ilgili haberler kısa da olsa verilmaktedir.
Yaz aylarında Amerika ' nın Seattle eyaletinde Dünya Bankasının (IMF
)düzenlediği toplantının Küreselleşme karşıtları tarafından protesto edilmesiyle
başlayan gösteriler, Dünya bankasının Prag'ta düzenlediği toplantının, her
ülkeden gelen kitlesel gösterilerle protesto edilmesiyle devam etmektedir. Geçtiğimiz
günlerde Avustralyada küreselleşmeye karşı on binlerce emekçinin katıldığı bir
mitingin düzenlenmesi dünya emekçilerinin karşı emeğin asırlarca verilen
mücadelelerle elde ettiği kazanımlarının sermayenin örgütlü saldırılarına
karşı kurban edilmeyeceğinin bir göstergesidir.
Ülkemizde de Kıbrıs sorunun çözümü konusunda olumlu adımların
atılamamasından dolayı karşı karşıya kalınan siyasal, sosyal, ekonomik ve
kültürel sorunlar tırmanmaktadır. Bütün bu sorunlarla boğuşmak durumunda olan
Kıbrıs Türk insanı, bazı sendikaların reformist yaklaşımlarla ''Sarı Sendika
''konumuna düşmesi nedeniyle zor günler yaşamaktadır.
Çalışanların sendikalarına olan güvenlerinin azalmasının nedenlerini şöyle
sıralayabiliriz:
1. Yönetenlerin , yaptıkları yanlış uygulamarla çalışanlarının örgütlü
gücü olan sendikaların karşı çıkışlarını ve toplumun siyasal, sosyal,
ekonomik,kültürel KAOS'tan çıkması için sunduğu önerilere kulak asmayarak
vurdumduymaz bir tavır izlemesi;
2. Kamuoyuna örgütünü etkin olarak lanse eden bazı sendika yöneticilerinin
çalışanların hak ve menfaatlerini korumak ve geliştirmek yerine, kazanılmış hak ve
menfaatlerin tırpanlanmasına sendika yöneticilerinin çıkarı için göz yumulması
(devletten ödenekli 365 gün izinli profesyonel sendika yöneticisi istihdamı v.b.);
3. Sendikaların etkin, kıran kırana bir kavga verebilmesi için mali gücünün
yetersizliği;
4. Hukukun Üstünlüğü , Sosyal Adelet gibi ilkelerin sadece yasalarda yazılı olup
uygulanmamasından dolayı, meclisten onay aldığı halde uygulamada göz ardı edilen
İLO sözleşmelerinin kaale alınmaması;
Cemaliye Volkan